Hukuk fakülteleri; öteden beri son derece saygın ve eğitim alınabilecek en ideal fakülte hedefleri arasında olmuştur öğrenciler için. Ancak şu aralar hızla açılan ve nitelik bakımından çok da olumlu bulamadığımız fakülteler karşısında eski cazibesi yeniden sorgulanmakta. Hukuk Fakültelerinin sayısının 80’i geçmiş olması ile birlikte yılda yaklaşık olarak 8000 hukuk fakültesi mezunu verilmekte ve bu durum sonucunda yukarıda belirttiğimiz cazibe erozyona uğramaya başlamış durumdadır. Bu yaşanan erozyonun nedeni ve sonucu ne olabilir peki? Bunun birden fazla yanıtı var ancak burada konuyu kısaca ele almaya çalışacağız.

Yargılama Faaliyeti ve Hukukçuluk

Devletlerin temel erklerinden Yasama-Yürütme ve Yargı Erkinden birisini oluşturan Yargı Faaliyetlerini gerçekleştirecek olan hukuk fakültesi mezunlarının son derece ciddi bir eğitimden geçmesi, bu eğitim sonucunda uygulamayla da birlikte hukukçu nosyonunu da kazanarak bu şekilde hak ve adalet bilinci ile hakkın teslimini gerçekleştirebilecek kimseler olması gerekmektedir. Bu da bahsettiğimiz üzere ciddi bir eğitim sürecini ve hatta uygulamacıysa usulüne uygun stajını tamamlamasını ve bir adım öteye de gidecek olursak meslek içi eğitimi zorunlu kılar. Yani tıpkı bir ürünün ortaya çıkması için gerekli tüm süreçlerden geçmesi gerektiği gibi bir hukuk fakültesi mezununun da hukukçu olabilmesi için eğitim, uygulamacıysa staj ve meslek içi eğitimlerini eksiksiz yerine getirmesi gerekir. Bunlardan birinin eksik ya da kusurlu olması halinde adalet mekanizmasının temelini oluşturan hukukçular bu temelin sarsılmasına neden olur.

Bu kapsamda hukukçuluğumuzun temelini attığımız dönem olan hukuk eğitimini aldığımız süreç en önemli evrelerden biridir. Bu evre olumlu geçirilerek hukuk bilgisinin ve hukuk tekniğinin öğrenileceği aşamadır. Bu aşamanın olumlu geçmesi için de fakültelerin öğretim kadrolarının yeterli ve ehil olması ile kontenjan sayılarının eğitimin alınması için müsait olmasına bağlıdır. Örneğin anfilerde 400 kişi ile birlikte ders yapılması pedagojik açıdan nasıl mümkün değil ise bu öğrencilerin gerektiği şekilde bu eğitimi almaları da bu nedenle o derece mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki hukukçuluk nosyonu, derslere katılmadan sadece kitaplardan teori ve arama motorlarından Yargıtay Kararları okunarak edinilecek bir büyülü pelerin değildir.

Yukarıda belirttiğimiz üzere kontenjan sayılarının artırılarak yeni hukuk fakültelerinin açılması sonucunda hukuk fakültelerine emek ve zaman harcayarak, bir yandan da oldukça fazla masraf yaparak giren arkadaşlarımızın mezun olduklarında çok fazla hukuk fakültesi mezunu olması nedeniyle iş bulmakta sıkıntı çekmeleri ile travma yaşamaları muhtemel hale gelebilecektir.

 

Yurtdışından Bir Dava Örneği

Bu yaşanan sıkıntılar medyada yer alan haberlere bakıldığında yalnızca ülkemizde yaşanıyormuş gibi gözükmüyor. Öyle ki geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde bir kısım avukat, ABD’deki hukuk fakültelerine dava açtılar. Bu davaların temelini “iş olmamasına rağmen fazla mezun veriyorsunuz” iddiası oluşturdu. Bu kapsamda New York’ta, ülkedeki 14 Hukuk Fakültesi’ne açılan dava, fakültelerin çok sayıda hukukçu vermesinin “ihtiyaç-arz” dengesine uymadığı temeline dayandırıldı. Hatta medyaya yansıdığı kadarıyla ABD’li avukatlar tarafından, açtıkları davada okulların, eğitim sonrasında yüzde 90 oranında iş garantisi verdiklerini ancak bu oranın gerçekte sadece yüzde 40 olduğunu belirterek her yıl mezun olan 43 bin avukatın okul sonrasında iş bulamadığı için başka sektörlerde, hatta kafelerde garson olarak çalıştıkları belirtildi.

 

Üç Büyük Barodaki Avukat Sayıları (31 Aralık 2011 İtibariyle)

 

BARO ADI

 

ERKEK

 

 

KADIN

 

 

TOPLAM

 

ANKARA BAROSU

 

6.199

 

 

4.423

 

10.622

 

 

İSTANBUL BAROSU

 

 

16.309

 

 

11.958

 

28.267

 

 

İZMİR BAROSU

 

 

3.461

 

 

2.619

 

6.080

 

 

TOPLAM

 

 

25.969

 

 

19.000

 

 

44.969

 

 

 

Avukat Sayılarına İlişkin İstatistikler

Ülkemizdeki tabloya avukatlar açısından bir göz atacak olursak; avukat sayısının 74.000’i geçtiğini belirtmemiz gerekecek. Nitekim 31.12.2011 tarihi itibariyle Türkiye Barolar Birliği’ne kayıtlı avukat sayısı 74.492’ye ulaştı. Bu sayı 5 yıl önce 60.000, 10 yıl öncesinde ise 45.000 dolaylarında idi. Dolayısıyla avukat sayılarındaki artışa baktığımızda son 10 yılda yaklaşık %70 civarında bir artış olduğunu gözlemliyoruz. Ülke genelindeki hukuk fakültelerinin sayısındaki sürekli artış avukatlık mesleğinde böyle bir istatistikî sonuca yol açmış durumda. Şüphesiz ki bu rakamlar soyut birer istatistikten çok öte anlamlar da ihtiva ediyor. Öyle ki Avukat sayılarının ihtiyaçtan fazla olması yapılan işin kalitesini de zamanla düşürüyor. Doğası gereği “bağımsız” olması gereken avukatlar ekonomik şartların mecbur kılmasıyla da serbest avukat olarak çalışamıyor. Bu durum da yargının en önemli ayaklarından savunmayı temsil eden avukatlık kurumunu doğrudan olumsuz etkiliyor.

Türkiye Barolar Birliği’nin illere göre hazırladığı avukat sayılarına göre:

 

Sonuç

Sonuç olarak “talep-arz dengesi” ekonomik bir kavram olarak iktisadi alanda uygulanan bir kavram olarak kalmalı ve de hangi fakülte olursa olsun açılırken denge “talep-arz” değil, “ihtiyaç-arz” dengesi üzerine oturtulmalı bu kapsamda yeni hukuk fakülteleri açılmamalı; mevcut hukuk fakültelerinin de eğitim kaliteleri artırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki ihtiyaç fazlası yarar değil sisteme zarar getirecektir. 

 

Av. Mehmet Harun ELÇİ